Skip to content Skip to footer

Nasıl Daha Az Vergi Ödersiniz,Yasal Haklarınız Nelerdir?

Vergi mevzuatının çok detaylı ve çeşitli olması, vergi oranlarının yüksek olması, dolaylı vergilerin dolaysız vergilere oranla fazla olması, vergi kaçıran rakip mükellefler karşısında rekabet şansının devam ettirilme gerekliliği, vergi denetiminin etkin olmaması, belge düzenine uyulmaması, daha az vergi verme çabası gibi nedenler mükellefleri vergi kaçırmaya yöneltmekte. Geçmişten günümüze ağır cezayı gerektiren fiiller arasında yer alan vergi kaçakçılığı çeşitli şekillerde işlenebiliyor. Mükelleflerin, bazı gelirlerini gizleyerek vergi matrahlarını azaltmaları, tutulan defterlerde hile yaparak gerçek olmayan hesaplar açmaları, sahte belge ile mal ve hizmet almış gibi kayıt yapmaları, defterlerdeki kayıtları silerek ödemeleri gereken vergiyi azaltmaları veya hiç ödememeleri, bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Vergi kaçakçılığı suçuna ilişkin yaptırımlar, Vergi Usul Kanunu‘muzda düzenlenmiş olup, çok ağır para ve hürriyeti bağlayıcı hapis cezaları bulunuyor.

Tam da bu noktada mükellefler “peki daha az nasıl vergi öderim?” diye sürekli bir arayış içerisinde oldukları gerçeği ile, gelin hep birlikte vergi kaçırmayı değil, yasal olarak “vergiden kaçınma”nın nasıl olabileceğini özet ve basit bir şekilde sizlerle yorumlayalım:

  • Vergi kanunlarında düzenlenen istisna ve muafiyetlerden yararlanmak:

İki yıldan fazla şirket aktifinde kalan gayrimenkul veya hisse senetlerinin satışında elde edilen kârların yüzde %75’i kurumlar vergisinden, satışın %100’ü ise KDV’den istisnadır. Örneğin: aktifte 1.000.000 TL değerinde kayıtlı fabrika binası 5.000.000 TL ye satılıyor. Bu satış sonucu 4.000.000 TL kurum kazancı çıkıyor. Sermaye yedeklerine atılacak bu kazancın %75’i olan 3.000.000 TL en geç 5 yıl içerisinde sermayeye ilave edilmek koşuluyla kurumlar vergisinden istisna olup, kalan yüzde %25’i olan 1.000.000 TL kurumlar vergisine tabi oluyor. Bu durumda 800.000 TL yerine sadece 200.000 TL ödenerek, 600.000 TL kurumlar vergisi ise ödenmemiş oluyor.

  • Sponsorluk harcamaları yapmak:

Spor kulüplerine yapılan sponsorluk harcamalarının, amatör spor dallarında %100’ü, profesyonel spor dallarında ise %50’si vergi matrahından indirilmesine olanak sağlanmış bulunuluyor.  Örneğin; profesyonel spor kulübüne sponsorluk yapan bir kurumlar vergisi mükellefi yaptığı 100 bin TL’lik ödemenin ancak yarısını vergi matrahından düşebilir. Bunun anlamı, (50.000 x 0,20=) 10 bin TL daha az vergi ödeyecek olup, kasasından çıkan paranın %10’unu geri almış sayılıyor. Aynı mükellef amatör spor kulübüne aynı miktarda ödemede bulunacak ise (100.000 x 0,20=) 20 bin TL daha az vergi ödeyerek, kasasından çıkan paranın %20’sini geri almış sayılıyor.

  • Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak:

Ticari bir alacağın çeşitli nedenlerle tahsili mümkün olmaz veya şüpheli hale gelmiş ise, icra açmak suretiyle hukuki takibat başlatılır. Hukuki takibatın başlatılması halinde, takibe uğrayan şüpheli alacak kadar şüpheli alacak karşılığı ayırmak suretiyle, tamamı tahsil edilinceye kadar giderleştirilmiş oluyor. İleride tahsil edilince tekrar gelir yazılıyor. Örneğin; 100.000 TL ticari alacağın şüpheli, hale gelmesi ve alacak davası açılması halinde, şüpheli hale gelen 100.000 TL nin tamamı şüpheli alacak karşılığı hesabına aktarılarak giderleştiriliyor. Bu durumda vergi matrahı 100.000 TL azalacağından bunun vergi yükü olan 20.000 TL davanın sürecine göre ertelenmiş oluyor.

  • Çeşitli leasing anlaşmaları yapmak:

Finansman sıkıntısı çeken kurumların, aktiflerinde kayıtlı gayrimenkullerini  “sat-kirala-geri al” yöntemi ile her hangi bir leasing şirketine satmaları sonrasında geri alınması sonucu doğan kazanç kurumlar vergisinden, satışın tamamı ise KDV’den istisnadır. Örneğin; şirketin aktifinde 1.000.000 TL değerinde kayıtlı bir fabrika binası, leasing şirketinin ekspertiz değeri 5.000.000 TL olarak değerlendiriliyor. Şirket, fabrika binasını 5.000.000 TL üzerinden leasing şirketine fatura ediyor ve bu tutar üzerinden kredi temin ediyor. İlgili satış sonucu oluşan 4.000.000 TL kurum kazancı kurumlar vergisi ve KDV den istisna olarak vergilendirilmiyor. Sözleşme (borcun bitimi) sonrası, leasing şirketinden geri alınacak fabrika binası bu kez, ilgili tarihteki değerleme üzerinden şirkete geri verilecek. İlgili gayrimenkulün değeri tekrar tespit edilecek olup, geri alma değerinin ise 8.000.000 TL olduğunu varsayalım. Bu durumda, geri dönüşümden oluşan 3.000.000 TL kazanç da yine kurumlar vergisi ve KDV den istisna olarak fabrika ilk sahibi olan firmaya geri devredilecek. Fabrika sahibi kurum ise, fabrika binasını 8.000.000 TL değerinde aktifine kaydetme hakkına sahip oluyor. Diğer bir ifadeyle, bu işlem başından sonuna kadar vergisiz bir teslime tabi olduğundan, oluşan 7.000.000 TL lik değer artışı da vergisiz oluyor.

  • Şirket birleşmeleri ve satın alma yapmak:

İmalatçı olmaları koşuluyla birleşen KOBİ’ler, birleşme sonrası elde ettikleri kazançlarının %75’i üç yıl süre ile kurumlar vergisinden istisnadır. Örneğin; tekstil imalatı faaliyetinde bulunan (A) ve (B) unvanlı iki KOBİ’ nin birleşmesi sonrası, kurum kazancının 1.000.000 TL olduğunu varsayalım. 1.000.000 TL kazancın %75’i olan 750.000 TL si 3 yıl boyunca kurumlar vergisinden istisna oluyor. Bu durumda kurumlar vergisi matrahı 1.000.000 TL yerine 750.000 TL oluyor. Yani, birleşme sonrası yeni firma 250.000 TL kurumlar vergisi yerine hiç kurumlar vergisi ödememiş oluyor.

  • Vergi ertelemesi yöntemlerini uygulamak:

Şirketlerin aktifinde kayıtlı amortismana tabi iktisadi kıymetin satılmasında elde edilen kâr, o yılın matrahına ilave edilmek yerine, üç yıl içerisinde aynı türden bir aracın satın alınması koşuluyla “yenileme fonu” hesabına aktarılarak ilgili vergi ertelenmiş oluyor. Örneğin; şirketin aktifinde, amortismanları ayrıldıktan sonra net değeri  000 TL olan beş adet aracını 500.000 TL ye satıyor. Satış sonucu 250.000 TL kazanç elde ediliyor. Bu kazancın vergi maliyeti ise 50.000 TL oluyor. Oysa, bu şirket elde edilen 250.000 TL yi bir yönetim kurulu kararı ile en geç üç yıl içerisinde aynı tür aracı satın alması koşuluyla “yenileme fonu” hesabında tutması halinde hiç vergi ödemiyor.

  • Nakit sermaye artırımında bulunmak:

Sermaye şirketlerinin borç yerine öz kaynak kullanımı özendiren bu düzenlemeyle, nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden TCMB tarafından açıklanan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’sinin ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahından indirilmesine olanak sağlanıyor. Örneğin; A şirketinin 2016 Temmuz ayında 1.000.000 TL sermaye artırımı yaptığını kabul edelim. TCMB tarafından en son açıklanan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranını ise yüzde 16 olarak alalım. Bu veriler doğrultusunda hesaplamamız aşağıdaki şekilde olacaktır.

Kurumlar Vergisi Matrahtan İndirilecek Tutar:

Nakden Artırılan Sermaye Tutarı x TCMB Faiz Oranı x Süre (Ay) x İndirim oranı olacaktır. Firmanın yararlanacağı yıllık indirim tutarını aşağıdaki şekilde hesaplanır.

1.000.000 x 0,16 x %50 =  80.000 TL

Söz konusu firmanın Temmuz ayında sermaye artırımı yaptığını dikkate aldığımızda yukarıda yer alan yıllık tutarın kıst dönem hesaplaması aşağıdaki şekilde olacaktır.

(80.000/12 ay) x 6 ay = 40.000 TL. olup, bu tutarın kurumlar vergisi beyannamesine (olumlu) net etkisi ise, 40.000 x %20 = 8.000 TL olacaktır.

  • Enflasyon Muhasebesi:

Şirket bilançoların piyasa gerçeklerine yakınsamasını sağlayan enflasyon muhasebesi uygulaması, şirketlerin aktif ve pasif kalemlerinin güncel değerlerine getirilmesine yardımcı olur. Düzeltmeyle birlikte özsermaye başta olmak üzere mali tablolardaki veriler, şirketin finansal durumunu daha doğru ve etkin bir şekilde yansıtabilir.

Yüksek enflasyon ortamında düzeltme yapılmadığı durumlarda şirketler için fiktif kâr oluşur.  Fiyatlardaki genel seviyesindeki artış gelirleri artırdığı gibi giderleri/maliyetleri de yükseltir. Ancak gider kalemleri yani maliyet oluşturan unsurlar enflasyon oranında güncellenmediğinde; enflasyon katkısıyla artan satış gelirleri aslında olmayan yüksek bir kârlılığa yol açar. Oluşan fiktif kârlılık, bilançolar kapsamlı olarak incelenmediğinde ve profesyonel finansal analizler yapılmadıkça yatırımcılar ve tüm paydaşlar için yanıltıcı olabilir.

Enflasyonist dönemlerde, aktif, özkaynak kalemlerindeki varlıkların gerçek değerinde gösterilmesi, finansmana erişim aşamasında şirketlere ciddi avantajlar sağlayabilir. Özellikle de yüksek stokla çalışan ve duran varlıkları fazla olan şirketler için yapılan enflasyon düzeltmesi bilançoların aktif kalemlerini güçlendirir. Şirketin güçlü finansal yapısının bilançolarda daha net ve gerçekçi bir şekilde gösterilmesi finansman kaynaklarına erişimi ve borçlanma limitlerinin artırılmasını kolaylaştırır.

Değerlendirme ve Sonuç

Vergi kanunlarımız çok karışık, çeşitli ve sürekli değişikliğe uğradığından mükelleflerin bunları takip etmesi çok zor ve imkansızdır. Bu yöndeki yanlış uygulamaların gündemde olması, vergi mevzuatının karmaşık ve içinden çıkılmaz hale gelmesinde büyük rolü bulunmaktadır. Ayrıca, yüksek enflasyonist içinde olduğumuz şu günlerde, yıllardır uygulanmakta olan gelir/geçici vergi uygulamasına artık son verilmeli. Bununla,  bürokratik işlemler azalacak, insani hataları asgariye inecek, işletmelerin finansman yükü azalacaktır.

Beklenen vergi gelirleri temin edilemeyince sık sık vergi aflarına veya yeniden yapılandırmalara başvuruluyor. Bu durum, vergi adaletini zedelediği gibi, vergide motivasyonu düşürüyor, çeşitli tenkit veya tepkilere de yol açabiliyor. Ayrıca, düzgün mükellef olarak tanımlanan “uyumlu mükelleflere” de kalıcı ve cazip bazı avantajların sağlanması da gerekiyor. Bu konuda, en son yapılan bir düzenlemeyle, “uyumlu” (düzgün) mükelleflere yüzde beş indirimli gelir ve kurumlar vergisi hakkı tanındı. İdare bununla, iyi ve kötü mükellefler arasındaki farkı ödüllendirmek ve bazı yanlış alışkanlıklardan uzaklaştırmayı amaçlıyor.

Vergi mükelleflerinin borçları ve sorumlulukları kadar, vergi kanunlarından gelen hakları da bulunuyor. Bize göre; bu hakların en önemlisi, yasaların kendilerine tanıdığı avantajları “vergiden kaçınma” olarak kullanmalarıdır. Bu amaçla, mükelleflerin iyi bir “vergi planlaması” alışkanlığı edinmelerinin yanı sıra, uzman şirket danışmanlığı alarak vergiden kaçınma ve vergi kaçırmayı bir birine karıştırmamaları ve olası haklarını kullanmaları gerekiyor. Hem gereksiz fazla vergi ödemesinler hem de hata yaparak veya bilerek vergi kaçakçılığına meyletmesinler. Önemli olan; vergiden kaçınmaya yönelirken vergi kaçırmaya bulaşmamaktır.  Yani, bazı vergiden kaçınma hakları kullanırken bunun sınırlarını ve kurallarını çok iyi bilip hata yapmamak veya sınırları aşmamaktır. Daha da ötesi bazı avantajları da alışkanlığa dönüştürmemek önemlidir.

İsmail SÖNMEZ

Yorum Bırak

İletişime Geç
1
Merhaba 👋Sistem Kurumsala Hoşgeldiniz!
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?